Önce konuya iyi tarafından bakmak yararlı olacaktır. Bir kere hastaların tamamına yakını ciddi biçimde kilo verir. Çoğunluğunun diyabetleri çok uzun yıllara dayalı değilse mutlaka geriler ya da tamamen remisyona girer , hipertansiyon ve kolesterol yüksekliği düzelebilir. Ayrıca dizler hatırı sayılır bir yükten kurtulduğu için toparlar ve ortopedik ameliyat gerektiren durumlar ortadan kalkabilir. Uyku apnesi düzelir ve uyku bir anlam kazanır. İç organlarda özellikle karaciğerde oluşan yağlanma ortadan kalkar. Kısırlık problemi olan ve çocuk sahibi olamayan bayanlarda doğurganlık artar, erkeklerde ise cinsel fonksiyonlar düzelir. Psikolojik olarak ise adeta mutluluk aşısı yapılmış gibi olur. Bu ameliyatları olan hastaların tamamına yakını; kendine daha fazla güvenen, ileriye daha fazla umutla bakan ve çok daha sağlıklı kişiler olurlar. En ama en önemlisi ise tüm bu düzelmelere bağlı olarak da hastalarımızın yaşamı, hem de bilimsel olarak anlamlı biçimde, yani bariz şekilde 10-15 yıl kadar uzamaktadır. Öte yandan uzun dönemde obezite cerrahisi sıfır problemli demek de doğru olmaz. Çok nadiren (% 1 – 4) gerek tüp mide ve mide by pass’ı (mide by-pass’ı veya duodenal switch) ameliyatları sonrasında birleştirme ve kesilme dikilme hatlarında darlık gelişebilir. Kilo kaybının fazlası ile devam etmesi, reflü şikayetlerinin artması ve özellikle başta “parça etler” olmak üzere katı gıdalara karşı tolerans azlığı klinik açıdan “darlık” bulgularıdır. Bu durumların tanınması zor değildir ve endoskopik balon uygulamaları ile bu darlıklar genişletilebilirler. Çok nadir olarak da darlıklar için yeniden cerrahi müdahale gerekebilir ve bunlar kolay girişimler değildir.
Uzun dönemde en önemli problem; tekrar kilo almaya yatkınlık oluşa gelebilmesidir. Terkedilmek üzere olan bant yani kelepçe yönteminde bu durum sıklıkla olabiliyordu. Ancak tüp mide ya da mide by-pass’ı sonrasında, önerilen diyet ve egzersiz programlarını da yapan bir hastada tekrar morbid obez olunacak düzeyde kilo alınması olasılığı % 3-4’ün altındadır . Gene de ameliyatlardan 7-8 yıl sonra geride bırakılan mide genişleyip bu durum sonuçta gıda alınımını kısıtlayıcı etkide azalma ve tekrar “bir miktar da olsa” kilo alınması ile sonuçlanabilmektedir. Geri kilo alınımını eğer tekrar morbid obezite düzeyinde olursa; böyle durumlarda tüp mide ameliyatını mide by-pass’ı ya da “duodenal switch” ‘e çevirmek gerekebilmektedir.
Saçlarımızın çeşitli gelişme evreleri vardır. Bunlardan anagen, yani büyüme fazı saçların normal zamanlarda % 90’ının bulunduğu evredir. Telogen, yani durgunluk fazı ise saçların % 10’unu kapsar. Bir saç telinin bu iki aşama arasında geçişi yaklaşık 120 gün sürer. Ancak enfeksiyon, kronik hastalıklar, ameliyatlar, yüksek ateş, şok diyetler, protein eksikliği, demir veya çinko eksikliği, ilaç kullanımı, hormonal problemler gibi nedenlerle saçların daha fazlasının telojen evreye geçmesiyle hissedilir saç dökülmesi görülebilir. Tüp mide ameliyatı sonrası saç dökülmesi konusunda bilinmesi gereken, bu sürecin tamamen geçici olduğudur. Beslenme ile ilgili ciddi problemler yoksa, saç dökülmesi genelde 3-6 ay arasında başlar ve genellikle 6 aydan sonra durur. Ameliyat türü eğer vitamin mineral emilimini de engelleyen türde, yani bypass grubundan bir ameliyatsa saç dökülmesi riski biraz daha fazla olabilir. Genel olarak 12-18 ay içerisinde dökülen saçların yenileri çıkmaya başlar ve neredeyse hiç saç kaybı yaşanmaz. Telogen faza geçen saçların geri döndürülmesi mümkün değildir. Yani o saçlar dökülmeden döngü tamamlanmayacaktır. En etkili önleyici önlem, obezite cerrahisi geçirmiş hastaların cerrah ve diyetisyenleri tarafından verilen beslenme kurallarına sıkı sıkıya uymak ve destek vitaminleri kullanmaktır. Besin alımında problemler ve vitamin eksiklikleri durumu ağırlaştırabilir.
Vitaminler ise ilk 1 ay boyunca ağızda eriyen şekilde, sonrasında ilk bir yıl günde 2 adet; birinci yıldan sonra ise, kan tahlilleri göz önünde alınarak, günde 1 adet.
İlk bir/bir buçuk yıl; kilo kaybının kaçınılmaz olduğu, hastanın ilk kilosuna, çeşitli önerilere uyup uymamasına ve egzersiz durumuna göre 20 – 100 kilo arasında “MUTLAKA” zayıflayacağı dönemdir. Bu dönemde en önemli görev başta hastalara ve bizim açımızdan da diyetisyenlerimiz ve psikolojik destek ekiplerimize düşer. Bu her zaman istendiği gibi seyretmez. Hastalarımızın tavsiyelere ve bazı yasaklara uymamaları başarıyı geriletebilir. 1 – 1.5 yıl sonra ise kilo kaybı duracaktır. Bundan sonra temel amaç artık geri kilo alınmamasını başarmaktır. İlk 1.5 yıl içinde doğru beslenme alışkanlığını, rutin egzersiz yapmayı benimseyen ve takip protokollerimiz ile bizimle irtibatta kalan hastalarda tekrar kilo alma olasılığı son derece düşüktür. Ancak unutulmamalıdır ki; obezite kronik, multifaktöriyel bir hastalıktır. Cerrahi ile sadece üst sindirim sisteminde değişiklikler yapılmakta fakat maalesef hastaların genleri, alışkanlık ve davranış biçimleri değiştirilememektedir. Mide genişleyebilir bir organ olduğundan ve ameliyatın gıda alımını kısıtlayıcı etkisi 3-4 yıl sonrasında azaldığından, en nihayetinde hastaların yaşama-beslenme biçimleri tekrar en önemli etmen olarak karşımIza çıkar. Bu nedenlerle bir grup hasta mutlaka tekrar kilo alacak ve hatta tekrar obezite dolayısı ile tekrar ameliyat adayı bile olabilirler. Verilere göre bu sıklık hastaların % 3-4’ü gibi azımsanamayacak düzeydedir. Bunların yaşanmaması için hastalara da büyük sorumluluk düşmektedir. Obezite cerrahisi ekibi olarak bize düşen ise tüm hastalarımıza gereken her konuda ve her zaman yanlarında olmaktır.